Her şeyden önce inceleyeceğimiz Cumhuriyet döneminin öncesini görmek lazım. Monarşi veya İstibdat yönetimleriyle mahvolmuş Türk ve Anadolu Coğrafyasının Milli Mücadele’den sonraki halini görmemiz bu açıdan çok önemlidir:

Türkçe İhmal Edilmişti

Tarikatlar ve cemaatler hayata yön veriyordu. Hukuk, yargı, anayasa, takvim, saat, ölçüler, hatta kılık kıyafet çağa uymuyordu. Kadının adı yoktu. Kadın her bakımdan ikinci sınıftı. Okuyan ve çalışan kadın sayısı çok azdı. Anadolu unutulmuştu. Türkler yönetimden dışlanmış, yönetim dönme devşirmelere ve saray elitine bırakılmıştı. Öyle ki Osmanlı’nın toplam 288 sadrazamının 210’dan fazlası yabancı kökenliydi. (Orhan Türkdoğan, Türk Toplumunun Kültürel Dinamikleri, İstanbul, 2007, s. 190.) Yerli halk köylü, çiftçi, asker olmaya zorlanmıştı. Barış zamanlarında vergi yükü altında ezilen halk, savaş zamanlarında cepheden cepheye sürülmüştü. Yüzyıllardır Türkler gibi Türkçe de ihmal edilmişti. Türkçe, Türkçeye hiç uymayan Arap harfleriyle yazılmaya zorlanmış ve Arapça, Farsça, Türkçeden oluşan Osmanlıcanın içinde eriyip yok olmuş gibiydi. Saray elitlerinin, dönme devşirme bürokratların, din adamlarının, aydınların dili başka, halkın dili başkaydı. Devlet ile halk birbirinden uzaklaşmıştı. 1300 yıl önce Emevi halifesinin diktiği “saltanat putu”, Tanzimat’tan beri devam eden bütün siyasal yeniliklere rağmen hala dimdik ayaktaydı. Yüzyıllardır padişah/halife kendini Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olarak görüp halkı istediği gibi sömürmüştü.

Kaynak: Sinan Meydan, Yüzyılın Kitabı Yüzyılın Lideri, 4. bas., s.297.

Evet, umarım bunlar bir perspektif kazandırdı. Cumhuriyet yönetiminde adeta bir eğitim seferberliğine girişildi. Cumhuriyet Döneminde okullar da (camiler ve tarihi eserler gibi) tamir edilmiş veya yenisi açılmıştı. Ben sadece bunu basında taramakla yetindim ki bu sebeple her nüshayı tarayamadım. Sadece 5 tanesini bulmuştum, bu sebeple yazının kısa olduğunu düşünebilirsiniz, ancak ileride de bu tarz yazılara devam edeceğim için sıkıntı olmayacak. Ben küpürleri buraya bırakıyorum, inceleyebilirsiniz. Ayrıca küpürlerden sonraki Not bölümüne bakmalısınız.

7 Mayıs 1938 Tarihli Son Posta Dergisi Sayfa 5

2 Ocak 1929 Tarihli Akşam Dergisi Sayfa 3

26 Eylül 1937 Tarihli Akşam Dergisi Sayfa 3

4 Ekim 1936 Tarihli Kurun Dergisi Sayfa 3

9 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Dergisi Sayfa 5

Not

Kusura bakmayın ancak birkaç yorum yapmam gerek. Şahsi kanaatim Laikliğin dinleri koruduğudur. Zira günümüzde insanlara din ile baskı yapıldığı takdirde neler olabildiğini görüyoruz. Atatürk’ün de okumuş olduğu Montesquieu’nun Kanunların Ruhu Üzerine adlı eserinden bu konu hakkında bir alıntı yapmalıyım: “Temel kanunların mevcut olmadığı istibdat devletlerinde, kanun deposu da yoktur. Bu ülkelerde dinin genel olarak bu kadar güçlü olması bundan kaynaklanmaktadır. Bunun nedeni, dinin bir çeşit depo ve istikrar teşkil ediyor olmasıdır. Şayet kanunlar yerine yüceltilen din değilse, örf ve adetlerdir.” (İş Bankası yayınları, 6. Basım, sayfa 23)